Yazıma bu taptaze sebzelerin fotoğraflarıyla başlamak istedim ama gıda israfının durumu sandığımız kadar iç açıcı değil.
Daha çok tüketim içinde olduğumuz bu son dönemlerde gıda atıklarımız hızla artmış durumda.
FAO, Dünya’ da üretilen toplam gıda miktarının %25-33'ünün israf edildiğini ve ekonomik değerinin toplam 990 milyar dolara karşılık geldiğini ayrıca açlık sınırında yaşayan kişi sayısının 821 milyon olarak bildirilmektedir.
Veriler inanılmaz boyutlara ulaşmışken hala gıda israfı yapıyor olmamız ne kadar doğru?
Neleri çöpe attığımızın farkında mıyız?
En önemlisi neler yapabiliriz?
Evimizde marketten aldığımız her şeyi tüketiyor muyuz ya da bayatladığını bile bile yemediğimiz halde her gün ekmek alıyor muyuz? Kararan muzlarımız, çimlenmiş soğanlarımız nereye gidiyor?
Gelin bu konuyu biraz ele alalım.
İki ana tür israf gıda vardır: yiyecek kaybı ve yiyecek israfı.
Yiyecek kaybı tüm tedarik zincirlerinde meydana gelebilir. Tarladaki mahsülden, satın alıma, depolama koşullarından evimize ulaşana kadar hemen hemen her etapta kayıp olabilir.
Yiyecek israfı ise yarım bıraktığımız her yemeğin, kabak dolması yaparken kalan içlerini attığımız her çöpün, fazla yapılan ve yemekten sıkıldığımız çorbanın dökülmesi gibi bir çok seçeneği içerir.
EVDE GIDA KAYIPLARI NASIL OLUR?
Tüketiciden yani bizden kaynaklanan bu kayıplar uzun vadede ciddi boyutlara ulaşabiliyor.
Bu kayıpların başlıcalarından biri ise tüketilemeyecek kadar besin alımıdır.
Markete girdiğimizde planlanmamış her alışveriş listesi gereksiz besin alımını artırır. Bu da gıda kayıplarını beraberinde getirir. Almış olduysanız eğer paylaşmakta fayda var :)
Fazla alınan raf ömrü kısa olan besinlerin tüketilmemesi sonucu atık oluşumu
kaçınılmazdır. Depolamada “ ilk giren ilk çıkar” (FIFO) kuralının buzdolabı ve kilerde uygulanması gerekmektedir.
Diğer faktör ise kalabalık sofralarda gördüğümüz çeşit çeşit yemekler, mezeler, hamur işleri ve benzeri olarak karşımıza çıkan yenmeyecek kadar yemek hazırlamaktır.
Kahvaltı hazırlarken “hadi bir tane daha yapayım yeriz ” dediğiniz krep, akşam yemeklerinde fazladan koyulan ‘bir bardak mercimek’ o anda göze fazla gelmese bile artan iki üç gün arka arkaya içtilen çorbalar, yenilen pilavlar bizi mutlu etmeyebilir ve sonunda dolabın bir köşesinde bozulmaya bırakılabilir.
Diğer etmenlerden biri ise yanlış muhafaza sonucu oluşan kayıplar. Bunlar hassaslıktan dolayı sebze ve meyvelerde daha sık görünüyor.
Pazardan alınan dereotu, maydonoz ve yeşil sebzelerin dolapta çabucak sarardığını farketmişsinizdir. Ya da sıcak havada dolaba koymayı unuttuğunuz akşam yediğiniz yemek. Gıdaların uygun saklama koşullarıyla ilgili internette pek çok yöntem bulunmaktadır. Bilgi sahibi olunmalıdır.
Yemek menüsü oluşturma, hem bugün ne pişirsem derdi olmadan hemde dolaptaki gıdaların değerlendirilmesinde önemlidir. Planlı yapılan her yemek gıdaların israfının önemli ölçüde azalmasını sağlar. Hemde yapılan listelerde yenilen yemekleri görmek daha çeşitli menü hazırlanmasına, yemeklerde tekrara düşülmemesine yardımcı olur.
Yapmamız gerekenlerin başında ne yediğimizin farkında olmak, mahsullerin soframıza gelene kadar ne emeklerle üretildiğini, hangi koşullardan geçtiğini düşünmek ve en önemlilerinden biri üreticilerine saygı duyarak israfını önlemek.
Umarım biraz da olsa farkındalık yaratabilmiş ve bakış açınızı değiştirebilmişimdir. Hepimize sağlıklı haftalar.
Konuk Yazar
Doğa Sümer
Comments